Cover Image
Analiz

Türkiye Yeni Komşusu Çin İçin Hazır mı?

Küresel dengeler değişiyor, Çin adım adım dünyanın her köşesinde etkisini artırıyor. Peki, Ortadoğu’da büyüyen bu yeni güç Türkiye için ne ifade ediyor? Türkiye, artık sadece uzak bir Asya ülkesi olarak değil, neredeyse kapı komşusu olan Çin gerçeğiyle yüzleşmeye hazır mı?

Dr. Nurettin AKÇAY | 1. Sayı 2025
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Türk dış politikası için bir öncelik sıralaması yapmak gerekirse, Ortadoğu her zaman ön sıralarda yer alan bölgelerin başında gelmiştir. Zira sahip olduğu enerji kaynakları, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit yapılar barındırması ve bizzat içinde bulunduğu coğrafya olması nedeniyle, bölge yıllardır Türk dış politikasının ana odak noktalarından birini oluşturmuştur. Ortadoğu’nun yanı sıra, hegemon devlet olması münasebetiyle bölgenin her karışına nüfuz edebilme gücü olan ABD de sıralamanın üst basamaklarında bulunmaktadır. Zira bölgedeki çoğu devlet dışı aktörün asıl yönlendiricisi her zaman ABD’ydi. Bu nedenle yıllarca Ortadoğu’daki aktörlerle birlikte, Amerikalı elitlerin de bölgedeki olaylar hakkında neler düşündüğü anlaşılmaya çalışıldı. Çünkü Washington hesaba katılmadan bölgede bir eyleme girişmenin pek de mümkün olmadığı herkes tarafından biliniyordu. 

Son yıllarda bu denkleme bir aktör daha dahil oldu ve her geçen gün bu aktörün adı daha çok duyulmaya başlandı. Bu yeni aktörün ismi uzun zamandır herkesin adını sık sık telaffuz ettiği Çin.

Çin on yıllardır sürdürdüğü istikrarlı ekonomik büyümesi sonucunda, 18 trilyon dolarlık GDP'si ile dünyanın en büyük ikinci ekonomisi oldu. Satın alma gücü paritesine göre ise dünyanın en büyük ekonomisi konumunda. Tek başına küresel ekonominin %18’ini oluşturan Çin, şu an yer kürenin en büyük imalatçısı, en büyük ihracatçısı ve en büyük ikinci ithalatçı ülkesi haline geldi. Birçok araştırma kuruluşunun projeksiyonlarına göre ise 2030’da ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline gelecek.

Çin yapay zekadan, akademik çalışmalara, teknolojik patentlerden, silah sanayisindeki gelişmelere kadar pek çok konuda şu an dünyanın zirvesinde bulunuyor. Ancak asıl önemli gelişme, Çin’in dünyanın birçok bölgesinde artan nüfuzu.

Latin Amerika’dan Afrika’ya, Orta Asya’dan Güneydoğu Asya’ya, Ortadoğu’dan Batı Avrupa’ya kadar Çin’in ekonomik gücü sayesinde nüfuz etmediği neredeyse hiçbir alan kalmamış durumda.  

Ortadoğu’da ise nispeten yeni bir oyuncu olmasına rağmen, her geçen gün bölgedeki ayak izini arttırıyor. Neredeyse her gün bölge ülkeleriyle yeni anlaşmalar yapan Çin’in, bölgedeki ekonomik varlığı inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Öyle ki Çin, bölgedeki her ülkenin ithalatında istisnasız ilk beş ülkeden biri haline geldi. Çin’in Arap ülkeleriyle ticareti 2022 yılında 430 milyar dolar gibi devasa bir hacme ulaşmış vaziyette. Çin malı ürünler bölgenin her şehrinde hatta her köyünde bulunuyor. Üstelik Çin, Ortadoğu ülkelerine sadece mal satmıyor aynı zamanda buralara doğrudan yatırımlarını da götürüyor. Bölgenin birçok ülkesi, Pekin hükümetinin son zamanlardaki en büyük meydan okumalarından biri olan Kuşak ve Yol Girişimi'ne katılmış vaziyette. Bu projenin de ciddi bir katalizör görevi görmesi sayesinde Pekin yönetimi, son yıllarda başta enerji olmak üzere pek çok alanda bölgeye önemli yatırımlar yaptı. Çin’in, 2005-2021 yılları arasında Suudi Arabistan’a 43,47 milyar, BAE’ye 36,16 milyar, Irak’a 30,05 milyar, Mısır’a ise 25,78 milyar dolar olarak yaptığı yatırımlar bunlardan sadece birkaçını oluşturuyor.

İlk bakışta Çin bölgede sadece ekonomik varlık gösteriyormuş gibi duruyor. Çinliler de tüm dünyaya bu yönde bir anlatı sunuyorlar. Ortadoğu ile kazan kazan anlayışı üzerine ekonomi temelli bir ilişki geliştirmek istediklerini, hiçbir ülkenin içişleriyle ilgilenmediklerini ve bölgenin sorunlu alanlarından uzak durmak istediklerini her seferinde dile getiriyorlar. Ancak Çin’in hiçbir siyasi beklentisinin olmadığını düşünmek de fazla iyimser olacaktır. Zira Çin de biliyor ki, yatırımlarının devamlılığı ve istikrarı için kendisiyle uyumlu çalışabilecek ya da en azından düşmanlık etmeyecek siyasi iktidarlara ihtiyaç bulunmakta. Ayrıca Çin’in farklı bölgelerdeki ticari faaliyetlerini salt ekonomik gözle, kazan-kazan anlayışıyla da değerlendirmemek gerekiyor. Çin, ekonomik nüfuzunun arttığı yerlerde siyasi nüfuzunun da artacağını çok iyi biliyor. Örneğin son Çin-Afrika iş birliği forumunun çıktılarına bakıldığında; Afrikalı siyasi liderlerin Pekin’e davet edilmesi, Afrika’da araştırma merkezlerinin kurulması, Afrika’ya Çinli uzmanların gitmesi gibi belli bir siyasi amacı olan maddeler de taraflar arasında kabul edilebiliyor. 


Ortadoğu’ya dönülürse; Çin bölgeye neden önem veriyor sorusu ön plana çıkarken, Çin’in bölgeyle ilgili motivasyonunun altında 5 önemli sebep bulunmaktadır.

  1. Bölgenin zengin enerji kaynakları
  2. Çin malları için Ortadoğu’nun önemli bir pazar olması 
  3. Kuşak ve Yol’un güzergahlarından birinde bulunması
  4. Uygur meselesinde desteği alınması gereken Müslüman ülkeleri barındırması 
  5. Yoğun sorunlu alanları sayesinde Çin için önemli bir diplomatik deneyim sahası sunması

Tüm bu sebeplerden dolayı Ortadoğu, Çin için hayati öneme sahip bölgelerin başında gelmektedir. Buna mukabil, ABD’nin de bölgedeki varlığını kademeli şekilde düşürmesi neticesinde, Çin son yıllarda bölgedeki ayak izini yoğun bir şekilde arttırmaya başlamıştır. Neler yapıldığına bakıldığında ise Türkiye’yi de yakından ilgilendiren önemli girişimlere tanık olunuyor. 

Örneğin, yakın coğrafyamızdaki iki hasım devlet İran ve Suudi Arabistan’ı yan yana getiriyor. Bu diplomatik başarı, Çin’in ekonomik faaliyetlerinin de ötesinde bölgede siyasi inisiyatif almaya başladığını göstermesi açısından da önemli. Hatırlanacağı üzere, Çin’in arabuluculuğu sayesinde İran ve Suudi Arabistan sorunlu ilişkilerini düzeltme ve diplomatik temsilcilikleri yeniden açma konusunda anlaşmıştı. 

Bir diğer önemli gelişme ise 23 Temmuz’da gerçekleşmişti. Çin, Filistin’deki farklı Müslüman grupları bir araya getirip işgale karşı birlikte hareket etmeleri noktasında mutabakat sağladı. Çin, başta Hamas ve El Fetih olmak üzere 14 Filistinli grubu bir araya getirip Pekin Deklarasyonu’nu imzalattı. Filistinli gruplar aralarındaki sorunları çözme, İsrail işgaline karşı koyma ve kapsamlı bir ulusal birliğin sağlanması hususlarında anlaşmaya vardılar. 

Irak’ta 1000 okul yaptırıp hem Kürt yönetimi hem de merkezi yönetimle inanılmaz iyi ilişkiler geliştiriyorlar. Erbil’de konsolosluğu bulunan sayılı ülkelerden biri de Çin. Yukarıda da belirtildiği gibi 2005-2021 yılları arasında Çin’in Irak’taki yatırımları 30 milyar doları geçmiş vaziyette. 

Yine İran’la 25 yıllık bir iş birliği programı imzalayıp 400 milyar dolarlık yatırım sözü veriyorlar. Bilindiği gibi Çin ve İran, Mart 2021’de “Uzun Vadeli İş Birliği Yol Haritası” olarak bilinen “25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması”nı imzalamıştı. Bu anlaşma kapsamında Çin, gelecek 25 yıl içerisinde İran’a 400 milyar dolar yatırım yapacak. Karşılığında ise bu ülkeden ucuz petrol alacaktı. 

Çin’in bölgedeki girişimleri bunlarla da sınırlı değil. Çin, Ortadoğu ülkelerine yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapıyor. Arap devletlerinin enerji dönüşümü dahil neredeyse bütün teknolojik alt yapısını Çinliler sağlıyor. Türkiye sınırındaki Suriye’nin savaş sonrası yeniden inşası için hazırda bekliyor. Türkiye’nin Afrika’daki varlığını, Türk Devletleri ile ilişkilerini kendisi için risk olarak görüyor. Sonuç olarak Çin, Türkiye’nin komşusu sayılabilecek birçok bölgede başat oyuncu haline geliyor. Irak’tan İran’a, Suriye’den Suudi Arabistan’a, Mısır, İsrail, BAE de dahil Çin’le arası iyi olmayan ülke neredeyse yok. Ve bu ülkelerin neredeyse hepsi Türkiye ile yakın ilişkisi bulunan ve birçoğu sınır komşusu olan ülkeler. 


Çin’in Artan Etkisi: Türkiye İçin Fırsatlar ve Riskler


Peki, Çin’in Ortadoğu’da artan angajmanı ve sınır komşularla geliştirdiği yakın ilişkiler Türkiye için ne anlam ifade ediyor? Bu durum Türkiye’nin lehine mi aleyhine mi olacak? Yazının başına dönülürse,

Çin artık Türkiye’ye 6 bin km uzakta bir yer olmaktan ziyade ona komşu bir ülke olmak üzere.

ABD’nin bölgede yarattığı boşluğu hızlı bir şekilde dolduruyorlar. Şimdilik ekonomik varlıklarıyla ön plandalar ancak çok da uzak olmayan bir zamanda bölgede Türkiye’yi de ilgilendiren siyasi gelişmelere müdahil olacaklar. Hatta olmaya başladılar bile. Nasıl müdahil oldukları şöyle anlatılabilir; 

Pekin yönetimi, Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki varlığından oldukça rahatsızlık duyuyor ve bu rahatsızlığını da yüksek sesle dile getiriyor. 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı için Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Geng Shuang, Pekin’deki basın toplantısında Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde giriştiği askeri operasyonu durdurması gerektiğini açıklayıp Türkiye’yi “doğru yola geri dönmeye” çağırmıştı. Bununla birlikte açıklamadaki IŞİD vurgusu da dikkat çekiyordu. Çin özellikle IŞİD’e gönderme yapıp “Türkiye'nin operasyonu IŞİD'i yeniden canlandırabilir” diyordu. Geng Shuang Çin’in BM temsilcisi olarak göreve başladıktan sonra bir kez daha Türkiye’yi hedef alıyordu. 2021 yılında Shuang, Türkiye’yi Suriye’de insan haklarını ihlal etmekle suçluyor ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki eylemlerini yasadışı olarak nitelendiriyordu. Geng, “Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğusunu yasadışı bir şekilde işgal ettiğinden beri, Alouk Su İstasyonu’nun tedarik hizmetini düzenli olarak kesmektedir” diyerek Türkiye’ye yönelik ağır suçlamalarda bulunuyordu. Bir başka BM toplantısında ise Çin temsilcisi Geng, Türkiye’nin Irak’taki hava operasyonlarını eleştiriyor ve hava saldırıları nedeniyle sivillerin öldüğünü iddia ediyordu.

Üstelik Türkiye’nin Çin ile yolları sadece Ortadoğu’da kesişmiyor. Çin, Türkiye’yi iki bölgede önemli bir risk olarak tanımlıyor. Bu bölgelerden ilki Afrika. Bilindiği gibi Türkiye, Afrika’da son yıllarda ciddi bir kapasite arttırımına giderek önemli bir yol kat etti. Kıtadaki en etkili beş ülkeden biri, Türkiye. Öte yandan Çin’in Afrika’da artan etkisi de Türkiye’nin çok hoşuna giden bir durum değil. Türkiye de Çin’i risk olarak görmekte. Çin’in kıtada artan etkisini azaltmak için oluşturulabilecek muhtemel bir Türk-Amerikan ortaklığı ise Çinlileri oldukça rahatsız ediyor. Öyle ki DEİK Başkanı Nail Olpak Afrika’da Çin’e karşı bir ortaklık için ABD’de ciddi mesai harcamıştı. Çin’in Türkiye’yi risk olarak gördüğü diğer bölge ise Orta Asya. Özellikle de Türk Devletleri Teşkilatı’yla birlikte iki devlet birbirlerinin faaliyetlerini risk olarak değerlendirmeye başlamıştı.

Özetle, Çin Türkiye’ye çok uzak gibi görünse de bölgedeki varlıkları ve güçleri her geçen gün artıyor. Çok da uzak olmayan gelecekte Türkiye’nin yeni komşusu olacak gibi.

Türkiye, zaten Uygur meselesinden dolayı bu ülkeyi yakın takipte iken şimdi de yükselen Çin gerçekliği ile karşı karşıya. Peki Türkiye, bu yeni duruma hazırlıklı mı? Çin’i yeterince tanıyor mu?


Türkiye Ne Yapmalı?


Güncel durum bu şekilde. Yüzleşilmesi ve hazırlık yapılması gereken bir Çin gerçekliği var. Zira çok yakın bir zamanda bölgede strateji geliştirirken acaba Çinliler bu konuda ne düşünüyor diye sorulmaya başlanacak. Peki ne yapılmalı? Türkiye’nin yapması gereken en öncelikli şey Çin’i bilen insan kaynağını arttırmak. Çin’in kültürünü, dilini, tarihini, ekonomisini, sosyolojisini ve siyasi kurumlarını bilen insanlar yetiştirilmeli. Söz konusu sadece Çin’le ilgili kitap okumak ya da salt akademik bilgiyle dolu insan kaynağı değil. Mevzu bahis sahayı bilen, sahada yıllarını harcamış ve Çin’de network sahibi insan kaynağı. Ayrıca bu insan kaynağının da kurumsal anlamda organize edilip etkin kullanımı gerekiyor. İkinci olarak üniversitelerin bu işe ilgi gösterip bünyelerinde Çin araştırma merkezleri açıp bu işin akademik yönüyle ilgilenmeleri önemli bir zaruret. Son olarak da düşünce kuruluşlarının Çin’e odaklanması gerekiyor. Hala Türkiye’de Çin’le ilgili kapsamlı bir düşünce kuruluşunun bulunmayışı bu anlamda ne kadar geri kalındığını göstermesi açısından da oldukça dikkat çekici. 


Referanslar


1 Fang, Hanming. (2023). “Where Is China’s Economy Headed?” In Building a More Resilient US Economy, edited by Melissa S. Kearney, Justin Schardin, and Luke Pardue. Washington, DC: Aspen Institute.

2 Jennings, Ralph. (2022). China’s Economy Could Overtake US Economy by 2030, VOA, Erişim Tarihi: 19.09.2024, https://www.voanews.com/a/chinas-economy-could-overtake-us-economy-by-2030/6380892.html

3 Aboudouh, Ahmed. (2023). China is fixed on discrediting the US on Gaza War. But this policy lacks credibility and will likely fail, Atlantic Council, 14 Aralık 2023, Erişim Tarihi: 19.09.2024, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/menasource/china-gaza-hamas-israel-war/

4 Akçay, Nurettin. (2023). "Çin'in Ortadoğu Politikası Bağlamında Pekin-Tahran İlişkileri", Doğu Asya Çalışmaları, ed. Gonca Varoğlu, Fatma Ecem Ceylan, (Nevşehir: Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Yayınları) No.41, 135-155.

5 Baghernia, Niloufar. (2024). CHINA’S MARGINAL INVOLVEMENT IN THE 2023 IRAN-SAUDI ARABIA RECONCILIATION. Asian Affairs55(1), 34–51. 

6 McCarthy, Simone. (2024). China’s hosting Palestinian and Ukrainian delegations this week. But can it play peace broker in global conflicts?, CNN, Erişim Tarihi: 21 Eylül 2024, https://edition.cnn.com/2024/07/25/china/china-global-conflicts-broker-intl-hnk/index.html

7 Two Chinese firms to build 1,000 schools in Iraq (2021), France 24, Erişim Tarihi: 21.09.2024, https://www.france24.com/en/live-news/20211219-two-chinese-firms-to-build-1-000-schools-in-iraq

8 Yazdani, E., & Zeng, J. (2023). A New Phase in Sino-Iranian Relations: 25-year Comprehensive Strategic Partnership. International Journal of Law and Politics Studies, 5(5), 26–42.

9 Akçay, Nurettin. (2019). Barış Pınarı Harekatı ve Çin’in tavrı: Barış Pınarı’na Çin Seddi, Independent Türkçe, Erişim Tarihi: 22.09.2024, https://www.indyturk.com/node/82211/t%C3%BCrkiyeden-sesler

10 Akçay, Nurettin. (2021). Amid Tensions With Turkey, China Is Putting the Kurdish Issue in Play, The Diplomat, Erişim Tarihi: 22.09.2024, https://thediplomat.com/2021/12/amid-tensions-with-turkey-china-is-putting-the-kurdish-issue-in-play/